1 Haziran 2016 Çarşamba

Pencere

Sayfa 20

Uzun zamandır uykusunun kaçmışlığı yoktu. Bedeninin ve ruhunun fabrikada yıpranması uykusunun kaçmasına pek imkan vermezdi Hüseyin’in . Bu gece, geçen gecelerden biraz farklıydı. Yalnızlığı değildi buna sebep. Alışkındı yalnızlığa fabrikada arkadaşları birbirlerini  görmezden gelir bunun sebebini pek düşünmezdi.

Ailesi yıllar önce terketmişti daha iyi bir yaşam için. Yalnızlık dert değildi Hüseyin için.  Daha fazla dayanamayıp yavaşca yatağından kalkarak kırık penceresinden ayışığının sızdığı odasında mutfağa yöneldi. Zamanı durdurmak için sigarasına uzandı. Herşeyden kaçmak günde kaç kere zamanı durdurmakla olacaktı bilemiyordu…

Kırk günlük bebeğin soğuktan donarak öldüğü haberi altyazıda geçerken  üstüne fazla durmamıştı. Gece aklına geldikçe, zamanı durdurmak istiyor, saatlere meydan okuyordu.

Kırk yaşındaydı Hüseyin. Her gün fabrikada ve evde, kırk kere ölüyor ve diriliyordu. Hergün biraz daha eksiliyor, biraz daha yok oluyordu yalnızlığında. Sigarasından sararan sakalını karıştırarak “kırk günlük bebek donarak ölürken neden yoktuk orada“ dedi. Neden diye sormamıştı bugüne kadar. “Yaşamak ve yaşatmak bu kadar zor mu” derken ilk kez cevap aramıştı kırk yıllık Hüseyin. Kırk günlük bebeğin ölümü kırk yıllık Hüseyin’in uyanışıydı.  İlk cevap arayışı aklını fikrini harman yerine çeviren anlık bunalımdan çıkmasına yardımcı oldu. Kırk günlüklerin ölmemesinin yolunun kırk yıllıkların göstereceği çabada olduğunu düşündü. Hüseyin’in yeniden doğuşuna eşlik eden güneşe karşı sigarasını ilk defa zamanı durdurma kaygısı olmadan yakabilmenin tebessümü ile penceriyi açtı. İçeri epey aydınlanmıştı…

Muhittin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder